Ömer Bey, Fatih zamanında yaşamış,
babası Turhan Bey’in yanında yetişmiş, savaş meydanlarında sayısız
kahramanlıklar göstermiş, gözüpek bir komutandı.
Yunanistan ve Mora işlerindeki vukufu
ile yalnız bu havalide değil, Eflak ve Bosna’da Uzun Hasan’ın ve
Mumlüklerin karşısında babasına layık bir evlat olduğunu göstermiştir.
O’nu, önce Fatih’le Mora’da görüyoruz.
Moralılıar, dört yıl önce Turhan Bey’in emir ve nasihatlarını unutarak
tekrar mücadeleye başlamışlardı. Mora işini kökünden halletmek isteyen
Fatih, 1458 de Mora’ya bir sefer hazırlamıştır. Sonunda Kuzey Mora’yı
Osmanlı topraklarına katmış, idaresini de önemli hizmetleri görülen Ömer
Bey’e tevdi etmiştir. Şehirlere yeniçeriler konulmuş, geriye kalan
yerler vergiye bağlanmıştır.
Fatih; Atina’yı da almak istemiş, Prens
Franko’ya padişahın kendisine Tep ve Boti valiliğini vereceğini
bildirip, bu kimseyi razı etmiş, bu kurnazca hareketi ile Atina’yı kan
dökmeden zaptetmiştir. Eski Yunan medeniyetinin merkezi olan bu tarihi
şehirde, Türk atlarının nalları şakırdamış, O’nun zeka ve nüfuzu
sayesinde 1829 tarihine kadar Akropal’da dalgalanmıştır.
Fatih, Ömer Bey’in bu kansız
başarısından çok memnun kalmış, Atina’yı görmeye gelmiştir. Akropal’a
çıkarak Partenon’u incelemiş, gözlerini ufuklarda gezdirerek Pire Limanı
ile çevrili Atina şehrini seyretmiştir.Çok hoşlanan Fatih yanındakilere
dönerek; “Din ve Devlet böle bir yerin zaptından dolayı Turhan’ın
oğluna nasıl müteşekkir olmasın?” diyerek iltifatta bulunmuştur.
Tarihimizin kahramanlarıarasına giren Ömer Bey’i, Fatih bundan sonra
yanından ayırmamıştır.
Ömer Bey, 1462 de Eflak, 1463’de Bosna
seferlerine katılmıştır. Eflak’ta susuz bir bölgeye düşen ve düşman
saldırısına uğrayan Mahmut adlı kumandanın idaresindeki kuvvetlerimiz,
O’nun azim ve cesareti sayesinde kendisini toparlayarak düşmanı ezmiş,
amansız akınları ile Eflak’lılara göz açtırmamıştır.
Tarihimizde Kazıklı Voyvoda diye geçen,
Macar’ların Şeytan, Eflak’lıların Cellat dedikleri bu zalimi günlerce
kovalamış, mızraklara takılmış 2000 düşman başı ile ordugaha dönmüş, bu
hizmeti ile Tasalya Beyliğini kazanmıştır.
Bosna’nın zaptında da büyük yararlıkları
görülmüş, düşmanı kovalarken Verbasnehrini yüzerek geçmek suretiyle
orduya örnek ve cesaret timsali olmuştur. Venediklilerin Germe hisarını
yapıp içerisine 200 topçu, bir çok zırhlı ve tüfekli asker
yerleştirdiklerini öğrenince, süratle buraya yetişerek, Venediklilere
ait Lepant havalisini işgal etmiş, sonra Germe hisarı önüne gelmiştir.
Bu gelişi hisardakileri çok korkutmuştur. Keşfe çıktığında 300 adım
kala, hisardan atılan güllelerle, yanında bulunan iki subay şehit
olmuştur. Sonradan Sadrazam Mahmut Paşa’nın kuvvetleri gelince, Germe
Hisarındaki düşman, Türk saldırısı sonunda bir kar yığını gibi erimiş ve
hisar zaptedilmiştir.
Ömer Bey, 20.000 akıncı ile Modan
havalisinin altını üstüne getirmiş, eline geçirdiği 500 esiri Fatih’e
göndermiştir.Venedikliler Mora’da da perişan edilmiş ve yarım ada tekrar
idaremiz altına girmiştir.
1473 te Otlukbeli savaşına katılmış,
Murat Paşa’nın tedbirsizliği yüzünden Uzun Hasan’a esir düşmüştür.
Fatih, Barburt’a sürgün edilen bu çok sevdiği kumandanını bir çok esir
karşılığında serbest bıraktırmıştır.
Ömer Bey, son olarak 1485’te Sadrazam
Ali Paşa kumandasındaki kuvvetlerle Osmanlı-Mısır savaşına katılmıştır.
Çok çetin olan bu savaşta, Osmanlıları sevmeyen Karaman ve Anadolu
askerleri savaştan kaçınca, Ali Paşa ile Ömer Bey’in Rumeli askerleri
ile savaşa devam edilmiştir. Ömer Bey, sadık, cesur ve mert bir kumandan
olduğunu bu savaşta da göstermiştir. Dehşetli bir saldırıya uğrayan
kumandan Ali Paşa’yı canla başla korumuştur. İki taraf da büyük zaiyat
vermiş, savaş meydanı cesetlerle dolmuştur. Akşama doğru bitap düşen iki
taraf da çarpışmayı durdurmuştur. Ömer Bey’in kahramanlığı, Osmanlıları
ağır bir yenilgiden kurtarmış, ordumuz Toroa’lara çekilmiştir. Padişah
2. Beyazıt, kaçan kumandanları ağır şekilde cezalandırmıştır.
Sicil-i Osmani sahibi Süreyye Bey, Ömer
Bey’in bu savaşta kaybolduğunu yazmaktadır. Halbuki, türbesini ve hicri
900 tarihli vakfiyesinin olması bunu yalanlamaktadır. Ömer Bey’in Fatih
ile birlikte 1473 yılında Otlukbeli savaşına iştirak ettiği kayıtlarda
mevcuttur. Hayat hikayesinden anlaşıldığına göre Ömer Bey, çok cesur bir
kumandandır. O’na Fatih’in sağ kolu denilebilir.
Ömer Bey, Malkara’da bir camii (Çarşı
Camii), bir mescid, bir tekke, Edirne’de bir mescid,Baflı köyünde bir
tekke yaptırmıştır. Dimetoka ve Malkara’da bulunan bir değirmen, bir
dükkan, bina ve arazi ile Yenişehir ve Tırnova’nın cizyelerini
vakfetmiştir.
Malkara’daki çarşı camii (Gazi Ömer Bey
Camii) halen mevcut olup, ibadete açıktır. Türbesi Caminin
bahçesindedir. Kesme taştan ve 8 köşeli (mudalla) biçiminde olup,
pencereleri mermer çerçevelerle ve demir parmaklıklarla örtülmüştür.
O’nun şanına yakışır sağlamlık ve güzelliktedir. Sonradan konulduğu
anlaşılan demir kapını üzerinde yağlı boya ile yapılmış Osmanlı arması,
paslara karışmış, silik bir şekilde belli olmaktadır. Yapılış tarihi
Hicri 908, Miladi 1488 dir.
Halen mevcut olan bu bina onun şahsına
yakışacak güzelliktedir. Kesme taştan bina edilmiştir. Kapısının
üzerinde bulunan kitabesi şöyledir:
Kad fate el-emir el-kebir el-sulukul-melik el-islam
El müşerref bilcihad ve ziyaret ül beytü’l-haram
Ani Ömer Bey ibn Turhan Bey
Fi tisa seman mie 908 hicri...
Ömer Bey’in 900 hicri tarihli vakfiyesi
olduğuna göre, vefat ettiği tarihin 809 değil de 908 olması daha
uygundur. Çünkü Ömer Bey’in Fatih’le birlikte Otlukbeli (1473) savaşına
iştirak ettiği kayıtlarda malumdur.
2- KASAP MAHMUT TÜRBESİ:
100 Yıl Atatürk Parkı içindedir. Daha
önceleri burası mezarlık olup, mezarlık kaldırılırken bu türbe
kaldırılmamıştır. Kepçenin 3 defa kaldırmak için çalıştığı, ve üçünde de
kepçenin bıçağının kırıldığı ve kaldırma işleminin yapılamadığı
söylenir. II. Mahmut zamanından kalmıştır.
3- EMİRLER TÜRBESİ:
Camiatik Mahallesinde bulunur. Türbenin içinde iki mezar vardır.
4- FATİH BABA TÜRBESİ:
Camiatik Mahallesinde bulunmaktadır.
5- GAZİ BABA TÜRBESİ:
Karacahalil Köyü’nde bulunmaktadır. Adı
bilinmeyen bir ermiş Elmalı kalesinde savaşırken şehit düşmüştür. O
gece, ermiş olduğu için atı ile beraber ışıklar saçarak Karacahalil Köyü
yakınlarındaki ufak bir tepeye uçmuştur. Bu tepeye gazipaşa tepesi
denir. Halen tepedeki taşların üzerinde atının nal ve kendi ayak izleri
tespit edilmiş olan Gazi Baba’nın mezarı vardır. Halk tarafından burası
kutsal sayılarak, bazı kişilerce ziyaret edilip dileklirde
bulunulmaktadır.